2009 yılında Kynodontas (Köpek Dişi) filmini izlediğimden
beri gözüm komşuda. Modern dünyada robota dönüşen, sistemin kölesi, oyuncağı
haline gelen bireyi ve bireyin sistemdeki yerini sorgulayan Köpek Dişi, Yunan
Sineması’nda yeni bir kapı açmış gibi gözüküyor. 2000lerin başından itibaren
Türk izleyicisinin dikkatini çeken Kore sineması gibi Yunan sineması da
özellikle krizden sonra çekilen çarpıcı filmleriyle baş döndürmeye devam
ediyor.
Köpek Dişi (2009)
Kynodontas
Üç çocuğunu kendi yöntemiyle
yetiştiren, dünyadan soyutlayan adeta kendi dilini yaratan otoriter bir baba,
babaya zorunlu inanan, sesini çıkarmayan bir anne, kaotik bir aile. Yönetmen Yorgos Lanthimos sert bir dille
anlattığı bu kara filminde sistemde kediden korkan, köpekleşen insanı toplumun
en küçük birimi olan aile içinde irledemiş.
Tayyareci (2010)
Attenberg
Köpek Dişi filminin yapımcılarından Athina Rachel
Tsangari'nin yönetmenliğini yaptığı Attenberg, hasta babasıyla, annesiz büyüyen
bir kızın kendini arama, bulma, kaybetme hikayesi. Köpek Dişi filminde olduğu
gibi film yine bedensel bir dille anlatılmış. Cinselliğin keşfi hayvanları
taklit ederek gerçekleştiriliyor. Yönetmen
filmi çekerken psikolojiden değil, biyolojiden ve zoolojiden faydalandığını
dile getiriyor.
Şiddet Güzeli (2013)
Miss Violence
Şiddet Güzeli on bir yaşındaki Angeliki’nin doğum günü partisiyle başlıyor. Çok geçmeden
parti bir faciayla sona eriyor. Güzel Angekili kendini balkondan aşağıya
bırakıyor. Arka fonda “Dance me to the end of love” çalıyor. 70. Venedik Film Festivali'nde
Alexandros Avranas'a en iyi yönetmen ve Themis Panou'ya en iyi erkek oyuncu
ödülü kazandıran Şiddet Güzeli yine Köpek Dişi’ninde olduğu gibi ataerkil bir
ailede, babanın sözünden çıkamayan ve gençliklerini, hayatlarını harcayan
çocukların öyküsünü dile getiriyor.
İçimizdeki Düşman
(2013)
O ehthros mou
Yunan yeni dalgasının en iyi örneklerinden sayılan
“İçimizdeki Düşman” Yorgos Tsemberopoulos imzası taşıyor. Atina’da kriz sonrası
meydana gelen suçları, toplumun ve sistemin suçlar karşısındaki duruşunu ve
huzuru bozulan bir aileyi konu alıyor. Koleksiyonundaki plaklarda tek bir çizik
görmek istemeyen Kostas Stasinos’un ‘çiçek gibi olan’ hayatı, bir gece evine
giren soyguncularla birlikte dağılır, çizik içerisinde kalır.
Kuş Yemi Yiyen Oğlan
(2012)
İnsan koca bir şehirde nasıl bu kadar aç olabilir? Nasıl bu
kadar yalnız olabilir? Knut Hamsun’un “Açlık” romanından esinlenen Ektoras
Lygizos, Atina’da kuşuyla yapayalnız yaşayan, bülbül gibi sesi olan 22
yaşındaki Yorgos’un açlığını anlatıyor.
Meraklısına komşudan bonus :
Strella(2009), September(2013), Istoria
52 (2008).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder